Ey Gidi Kazakistan, Ey Gidi Türk Soyu
Ey Gidi Kazakistan ve Kazak Güzeli Maral, Ey Gidi Türk Soyu..
Sayın okurlarım yine sizlerle olmaktan büyük keyif alıyorum. Yaklaşık bundan üç dört ay önce Kazakistan’a gittim sebebi ise dünya Türk soy diye bir Türk kuruluşu var; Ankara’da da şubesi var. Orada kültür bakanlığı aracılığı ile Türkiye’den beni seçmişler gittik. Ucakla 6 saat uçtuktan sonra Başkent Almaata’ya indik. Hakikaten güzel bir şehir her taraf yeşil yollar geniş, kaldırımlar bizim buradaki yollar kadar. 17 milyon nufusu var. Yüz ölçümü bizim Türkiye’nin üç katı ancak şunu söylüyeyim. Oraya gittiğim an hemen Türkiyemi özlemeye başladım.
Çarşıya indik bizim laleli ve merter kıyafetlerini gördüm duygulandım. Sonra bir ucağa daha bindik 1 saat 20 dakika daha uctuktan sonra Kızılorda diye bir şehre indik orada çöl kır tuzlu toprak tuzlu su gözünün tuttuğu yer düz kır. Çörtük, çörtük otlar. En uzun ağaç bir buçuk metre insanlar fakir. Çarşıda geziyorum benim giyimimi görenler (Atatürk altın rozet ve kravat iğnemle) beni parlamenter sanmışlar. İnsanlar ve en çok hanımefendiler beni gördüklerin de saygıya geçtiler. Çok şaşırdım ve biraz dolaştıktan sonra otelime döndüm.
Akşam oldu yemeğe toplandık büyük bir sini içinde nar gibi kızarmış etler geldi tam aldım baktım ki yanda bir kelle. Allah Allah şaşırdım kellenin kulakları var boynuzu yok birde baktım ki hem altta hem üste dişleri var. Yanımda oturan millet vekiline bu ne eti diye sordum. Adam bir şahlandı, bir kişnedi anladım ki at eti. Ben yemem dedim. Bana sığır eti getirdiler yedik. Sofra duasını da bana verdiler yaptım. Oradan konser yerine geçtik. Zaten konuda Dede KORKUT’u anmaktı. Sayın okurlarım KORKUT yani bizim Mevlana veya Köroğlu gibi diyebiliriz. Tam Dede KORKUT’un öldüğü yere gittik. Bir çukur kazmışlar. Orada konser başladı. Dünyada ne kadar Türk Cumhuriyeti varsa hepsi buraya gelmiş. Hava buz gibi soğuk, Allah’ım sen güç ver dedim. Bir de Türkiyemin o eşşiz şerefli bayrağını kaldırdılar. Beni anons ettiler. Tercümana dedim ki sevgili yönetmenim burada besteleyip burada okuyacağım. Lütfen tercüme et. Artık söz Türkiyemin ve eşiz Türk sazının.
Gardaş yurdum sana geldim
Dostlar merhaba merhaba
Şükür olsun sizi gördüm
Dostlar merhaba merhaba
Bütün dostlar dizi dizi
Seviyorum hepinizi
Çok memnun ettiniz bizi
Canlar merhaba merhaba
İyi ki gelmişim size
Hayran oldum güler yüze
İsa kurban olsun size
Dostlar merhaba merhaba
Milletlerde bir şey vardır. Orada şakayla söyle dediler. Bir daha burada bestele burada söyle. Hay hay dedim. Karşımda da Maral hanım var o da Kazak bana yardımcı oluyor. Koluma giriyor beni yönlendiriyor. Sahneye yemeğe taşıta götürüyor. Yani can dost. Hemen Maral büyük bir kahkahayla bana döndü. İşaret parmağıyla kendini gösterdi. İsa hocam bana söyle, eh zaten Maral demek ilham demek Maral demek duygu demek. Zaten Maral ceylanın dişisidir sayın okurlarım.
Saza döşendim
Allaha sığındım
Bir uzun hava
Maral maral derler
Anam anam anam
Yaralı ceylan
Vurma avcı sende
Anam Anam Anam
Yok mu din iman
Maral meliyor
Dağı deliyor
Dağlar karalı
Ceylan yaralı
Uyan zalim avcı
Anam Anam Anam
Gafletten uyan
İnsan sayılır mı
Anam Anam Anam
Bir cana kıyan
Maral meliyor
Dağı deliyor
Dağlar karalı
Ceylan yaralı
Sayın okurlarım
Hatırlatayım turnanın da dişisine Suna derler. malumunuz her şeyin dişisi sevimli oluyor. Onun için hep türkülerde, şiirlerde sunam ve maral çok geçer.
Allah içinde kazak kızı maral da güzeldi. Dede Korkutun anma gününde Dede Korkut’ta ne gördüm. Dört tane kaşık; sapları aşağı, kafaları yukarı sırt sırta bir abide dikmişler.
Bu ne diye sordum?.
Dediler ki; kendisi bir kişi kaşık dört
Yani: paylaşmak bin sene önce; Dede Korkut bunu düşünmüş.
Bizimkilerde gökdelenleri sıralıyorlar hala ağlıyorlar yazıklar olsun; haklara tecavüz edenlere yazıklar olsun; can incitip yakanlara yazıklar olsun; menfeati için eğilenlere yazıklar olsun; zalimin yağcılığını yapanlara yazıklar olsun.
Ben de bunlardan biri isem bana da yazıklar olsun…..